İzmir’de Halk Buluşmasına Katılan Hedep Eş Genel Başkanı Hatimoğulları: “Bizim Gizli Hiçbir Protokolümüz Yok, Her Şeyi Açıklık İlkesiyle Yapıyoruz”

Estimated read time 14 min read

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (HEDEP) İzmir’de düzenlediği halk buluşmasına katılan Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları, “Bizler HEDEP olarak yapacağımız her işbirliğinde açık, ilkeli, demokratik zeminde olacağına dair vurgularımızı hiçbir zaman esirgemedik. Bizlerin ne kendileri gibi ne diğerleri gibi gizli hiçbir protokolümüz yoktur. Her şeyi açıklık ilkesiyle yapmaktayız. Her şey bu kameralar karşısında konuşulacak” dedi. Hatimoğulları, “Belediyelerimizi geri almak dışında hiçbir seçeneğimiz yok” diye konuştu.

HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, temaslarda bulunmak üzere bugün geldiği İzmir’de önce katledilen Deniz Poyraz’ı mezarı başında andı. Ardından Menemen’de esnaf ziyaretinde bulunduktan sonra, Bayraklı Belediye Salonu’nda düzenlenen halk buluşmasına katıldı.

Hatimoğulları, parti kongresinin hemen ardından hem seçim hem de HEDEP’i yeniden yapılandırma çalışmalarına başladıklarını kaydetti. Hatimoğulları, özetle şunları söyledi:

“NE HDP’Yİ NE DE HDP’DEN ÖNCE KURULMUŞ OLAN PARTİLERİ HALKIMIZIN YÜREĞİNDEN SÖKEMEZLER”

Birazdan uzun uzun konuşacağımız yerel seçimler için bizler startımızı çoktan verdik ama biz bu startı verirken sadece bir seçim çalışması faaliyeti olarak değil, aynı zamanda partimizi yeniden yapılandırma, örgütlerimizi yerellerde yeniden yapılandırma üzerine yola çıktık. Bunu da başaracağız, bundan hiçbir şüphemiz yok. Partimizi kapatanlara inat başaracağız. Partimizi seçimlere 3 gün kala, 5 gün kala kapatma davasıyla tehdit edenlere karşı, bizler elbette bir yol bulduk kendimize ve bileşenimiz olan partiyle seçimlere girdik. İlk kongremizde de biliyorsunuz ismimizi değiştirdik ve ismimizin kısa adı olan HEDEP zaten başta siz değerli halklarımız olmak üzere herkesin yüreğinde sıcacık bir duygu oluşturdu. Herkes HEDEP’i o kadar çok sevdi ki başta Kürt halkı olmak üzere bizler hangi partiyi kurduysak insanların telafuzu hep HEDEP olmuştu ve bu halkımızın yüreğinde büyük bir duygu fırtınası yarattı. İşte buna bile tahammül edemediler ve Yargıtay kısa adımızın değiştirilmesini istedi. Biz de kamuyouna açıklama yaptık -elbette siz de takip ettiniz- ismimizi yine bir yerel seçim arefesinde, bir seçim arefesinde isimden kaynaklı herhangi bir yasal problem yaşamamak için biz isim değişikliğine gideceğiz. Ama ne yaparlarsa yapsınlar ne HDP’yi, ne HDP’den önce kurulmuş olan partileri ne mücadelemizi halkımızın yüreğinden sökemezler, sökemezler, sökemezler.

“KÜRT SORUNUNUN BARIŞÇIL YÖNTEMLERLE ÇÖZÜLMESİ İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ”

Kürt sorunu bu ülkenin demokratikleşmesinin önündeki en temel sorunlardan birisidir. Kürt sorununun bu ülkede diyalog yoluyla, barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için bizler mücadele ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz. Bu iktidarın ve geleneksel devlet anlayışının çöktürme planına karşı bizler boyun eğmedik, bedel ödedik ama boyun eğmedik. Hapishanelere girdik ama boyun eğmedik. Katledildik ama yine boyun eğmedik.

“FİLİSTİN HALKININ YANINDAYSANIZ İSRAİL’LE OLAN ANLAŞMALARI FESH ETMENİZ GEREKİYOR”

Yine biliyorsunuz ki Filistin’in, mazlum Filistin halkının katledildiği günlere yeniden tanık ediyoruz. Yüz yıllık bir tarihe sahiptir bu sorun. İsrail’in Filistin işgali şu anda Gazze’yi boşaltma hedefiyle, olanca hızıyla devam ediyor. Her gün 200’e yakın çocuk katlediliyor, o bombaların sonucunda. O katliamlara şu an bütün dünya izleyici. Türkiye’de de Erdoğan sadece konuşuyor, gerekli olan hiçbir şeyi yapmadı. Biz parlamento kürsüsünden de yaptık bu çağrıyı; gerçekten mazlum Filistin halkının yanındaysanız öncelikle İsrail’le olan bütün askeri ve ticari anlaşmaları fesh etmeniz gerekiyor. Yaptırımsa yaptırım budur. Boşu boşuna Filistin meselesini ağzınıza almayın o zaman dedik ve onlar Filistin meselesini yaklaşmış olan yerel seçimlerde iç siyasette belirleyici bir güç olma açısından, etkileyici bir güç olmak açısından kullanıyorlar. Oysa orada çocuklar yaşamlarını kaybediyor, kadınlar yaşamlarını kaybediyor, sivil insanlar yaşamlarını kaybediyor. Bizler buradan bir kez daha diyoruz ki; Rojava’da yaşatılanlarla Filistin’de, Gazze’de yaşananlar aynıdır ve Filistin sorunu, Kürt sorunu çözülmediği sürece Ortadoğu’nun gün yüzü görmesi, barışa ve huzura kavuşmasına imkan yoktur. O nedenle coğrafyamız için bizler, ‘Filistin sorunu çözülsün, mazlum Filistin halkının yanındayız, Kürt sorunu çözülmelidir’ diyoruz. Barışı da bu topraklarda hep birlikte inşa edeceğimizi buradan, İzmir’den bir kere daha haykırıyoruz

“BIÇAK KEMİĞİ DE GEÇTİ, BIÇAK ŞU AN İLİKTE”

Elbette çatışmaların, savaşların gölgesinde bilzer ne yazık ki biz bir yaşam sürmek zorundayız ve biz bu yaşamı sürerken en az savaşlar ve çatışmalar kadar hayatlarımıza, mutfağımıza, evimize, pencerenime yansımış olan bir şiddet var. Ülke çok büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya, çok büyük bir yoksullukla karşı karşıyayız. Bıçak kemiğe dayandı sözü asla kafi gelmiyor. Bıçak kemiği de kesti ve bıçak şu an ilikte…

Elbette sermayenin içine girdiği krizin farkındayız ama bu iktidarın yönettiği ekonominin de geldiği hal budur. Savaşa sınırsız bir bütçe, fonculara sınırsız bir bütçe, kendi vergilerimizle o devlet bankalarından soyup soğana çevirdikleri paraları kendi cebimizden bizler ödüyoruz. Bunu da asla kabul etmeyeceğiz ve bu böyle gitmeyecek. Emekliye 5 bin lira destek veren sanıyor ki emeklinin hayatını kurtaracak. O 5 bin lirayla biz Erdoğan’a diyoruz ki; sen çık bakalım açıkla, asgari ücretle, 7 bin 500 lirayla ya da 5 bin lirayla sen kaç saat geçirebilirsin? Gün bile demeyeceğim, onlar saatler içinde bunun fazlasını harcıyorlar ama işçiye, emekliye reva gördükleri konu budur. Urfa’da Özak işçilerini ziyaret ettik. Özak işçileri kendi emeklerinin hakkı için, güvenceli bir iş için ve ücretlerini hakkaniyetli bir şekilde almak için şu an güçlü bir direniş sergiliyorlar ve biz direnişlerini ziyaret ettikten 10 dakika sonra orayı gaza boğdular ve herkesi gözaltına almaya çalıştılar. Buradan Özak işçilerine, Agrobay işçilerine selamlarını iletiyoruz, onların direnişinin yanındayız. Emekçiler kazanacak bu ülkede, ezilenler ve sömürülenler kazanacak.

“KİMYASAL ATIKLARIN MEZARLIĞI HALİNE GETİRİLMEK İSTENEN İZMİR’İ SERMAYEYE BIRAKMAYACAĞIZ”

İzmir’in Çernobil’i olarak bilinen Gaziemir’de nükleer atık temizlenmiyor, İzmir’in en kronik sorunlarından birisine herkes sırtını çevirmiş, seyirci kalmış durumda. Atıklar kurşun fabrikasında gömülü olarak duruyor. Oysa o atıkların bizlere, insanlara ve bütün doğaya zararlarını içimizde bilmeyen yoktur. Hemen yakınlarında yaşam alanları var, apartmanlar var, insanlar oralarda yaşıyor. Okul var, küçücük öğrenciler o okullarda, bu atıkların dibinde eğitim görmek zorunda kalıyorlar. Yine Aliağa’da Gemi Söküm Tesisi… Bakın basına da çokça yansıyan konulardan biriydi bu. Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, sadece 2016 ve 2021 tarihleri arasında 714 gemi sökümü yapılmış, bu da demektir ki; 75 bin ton kimyasal, tehlikeli atık birikmiş. Brezilya’daki savaş gemisinin Brezilya’da sökümü yapılmıyor ve Libya açıklarında, Libya taraflarında bekletiliyor ama aynı gemi, 6 bin ton kimyasal atık taşıyan gemiyi İzmir’e getirecekler ve sökümünü burada gerçekleştirecekler. Mısırlı kadar bizim değerimiz yok, Tunuslu kadar bizim değerimiz yok. Herhangi bir ülkedeki kadar, bu ülkede bizim değerimiz yok. Biz bu ülkede ve bu dünyada herkesin eşit değer görmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla o ülkelerin üzerinden atmaya çalıştıkları kimyasal atıkların mezarlığı haline getirilmek istenen İzmir’i asla bu sermaye düzenine ve halkını düşünmeyen bu iktidara bırakmayacağız. Yine RES, HES ve GES’ler… İzmir’de yaşam alanlarını, tarım alanlarını etkileyecek şekilde burada inşa edilmek isteniyor. Temiz ve yenilenebilir enerji adı altında bu yapılıyor, elbette bunun kılıfını bulmaya çalışıyorlar ama burada şunun dikkatini çekmek istiyorum; yeni çıkan yasayla beraber yeni rezerv alanı da inşa etmeye başladılar. Kapitalizmin halk üzerindeki tahakkümü, doğa üzerindeki tahakkümünün en temel örneklerine İzmir’de tanıklık ediyoruz. Deprem, sel felaketleri, pandemi… Yanı başımızda canlarımızı kaybettiğimiz afetler, ölüme dönüştürülen afetleri daha yakın zamanda yaşadık. Onun için doğa mücadelesi, ekoloji mücadelesi bizler için çok önemli. Biz Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak doğamıza da, yaşam alanlarımız da, yaşamlarımıza da hep beraber sahip çıkacağız, bunun mücadelesini sonuna kadar beraber vereceğiz.

“DEMOKRATİK BİR CUMHURİYETİ KENDİ ELLERİMİZLE İNŞA EDECEĞİZ”

Yüz yıllık bir Cumhuriyet tarihinden bahsediyoruz ve ne yazık ki yüz yıldır Cumhuriyet demokrasiyle buluşamadı. Bugün bu iktidarın kadınlar üzerindeki tahakkümü, kadın cinayetlerinin bu iktidar döneminde artması tesadüfi değildir. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeleri tesadüfi değildir. Kürt kadın siyasetçileri katletmeleri tesadüfi değildir. Ne Türkiye’de tesadüftür, ne de MİT eliyle uzandıkları Irak’taki katliamları tesadüfi değildir. Kadınların siyasette olmasını, kadınların sosyal hayatta olmasını istemiyorlar. Özellikle Hüda Par ile kurdukları işbirliğiyle, yeni bir toplum modeli yaratmak istiyorlar. Bugüne kadar biz kadın harekerinin, Kürt kadın hareketi ve Türkiye kadın hareketinin el ele vererek, Türkiye’de seçimler, Türkiye’de yerel yönetimler, Türkiye’de parti yönetimleri temsiliyeti başta olmak üzere eş temsiliyet, eşit temsiliyeti bütün dünyaya örnek olan bir model olarak yaşatıyoruz. İşte Hüda Par başta olmak üzere AKP zihniyeti bunları geriye atmak istiyor. Biz kadınlar Mahsa Jina Amini’nin ‘Jin, jiyan, azadi’ diye seslenen, yankılanan sesiyiz, böyle olmaya da devam edeceğiz. Demokratik bir Cumhuriyet’i bizler kendi ellerimizle inşa edeceğiz, Kürt sorununun demokratik ve barış yöntemleriyle çözülmüş olduğu, kadınların eşit, özgür, yaşam kaygısı taşımadan yaşayabildiği, gençlerin Avrupa’nın yolunu tutmak zorunda kalmadığı, güvenceli ve gelecekli bir işe sahip olabilecekleri düzeni kuracağız. Doğamızı, yaşamımızı, yaşam alanlarımızın tamamını savunabileceğimiz, dipdiri tutabileceğimiz bir düzeni elbette kuracağız ve işte o düzenin adı ‘demokratik Cumhuriyet’ olacak.

“BELEDİYELERİMİZİ GERİ ALMAK DIŞINDA HİÇBİR SEÇENEĞİMİZ YOK”

Şu an herkesin merakla izlediği, dostun da, düşmanında merakla izlediği bir konu; yerel seçimler… Evet, yerel seçimlerde partimizin ne yapacağına dair bize çokça sorular geliyor. Eminim şu an bu salonda oturan siz değerli arkadaşlarımıza da çok önemli sorular geliyor. Biz bu konuda aslında stratejimizi önemli oranda açıkladık.  Türkiye’de de 1. ve 2. olduğumuz belediyelerde aday adaylığı başvurularını zaten erken bir zamanda başlattık. Aday adaylık başvuruları başlamış durumdadır ve biz değerli halkımızın talebi üzerine bu yerel seçimlerde adaylarımızı ve belediye meclis üyelerinin önemli bir kısmının ön seçimle gerçekleşeceğini zaten biliyorsunuz. Bunun yanı sıra en çok merakla beklenen batıdaki stratejimiz. Batıda da adaylık başvurularımız başlıyor. İzmir’den de başta kadınlar ve engelli kardeşlerimiz olmak üzere, gençler başta olmak üzere çok sayıda adaylık başvurusu beklediğimizi bilin lütfen. Buna göre de çalışmalarımızı yürütelim. Adaylık başvurularımız sadece eş başkanlık gibi düşünmeyelim, belediye meclis üyelikleri gibi de düşünmek zorundayız. Çünkü batıyla ilgili insanların kafaları karışık, ne olacak diye. Bize şöyle bir soru yöneltiliyor, ‘Peki siz batıda da kendi adaylarınızla çıkacaksınız, buna PM’de mi karar vereceksiniz’ diye bir soru soruluyor. Evet, buna PM’de karar vereceğiz. Ama şu konuda çok kararlıyız; hangi kentte yaşıyorsak, hangi belediyenin sınırlarında yaşıyorsak orada temsil edileceğiz, bunun başka çaresi yok. Biz batıda kazanmak üzerine bir strateji kurduğumuzu zaten biliyorsunuz ama ben buradan, bir kere daha söylemiş olayım.

“BİZİM GİZLİ HİÇBİR PROTOKOLÜMÜZ YOK, HER ŞEYİ AÇIKLIK İLKESİYLE YAPIYORUZ”

Bir kent uzlaşısından bahsediyoruz. Kent uzlaşısındaki en önemli kastımız şudur; bizler o kentte yaşayan herkesle görüşeceğiz. O kentte yaşayan her kesimle, bütün toplumsal dinamiklerle görüşeceğiz. Kent uzlaşısından kastımız -bu ön seçim yapacağımız yerellerimizde de böyledir- o kentteki tüm demokratik kitle örgütleri, emek meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları, kadın hareketi, gençlik hareketi, doğa ve insan hakları savunucularıyla bizler bir araya gelerek kentin kaderini birlikte nasıl belirleyeceğimizi konuşacağız, politikalarımızı da bu şekilde belirleyeceğiz. İşte bizim kent uzlaşısından kastımız tam olarak da budur. Belediyelerimize göz dikenler ve şu anda buradan Erdoğan’a cevap veriyoruz; ‘Ey Erdoğan, bizler senin kadar U dönüşü yapabilecek yeteneğe sahip değiliz. Aynaya bakıp kendini anlatıyorsun, aynaya bakıp bizim adımızı koyarak sen aslında kendinin ne yaptığını anlatıyorsun. Bizler HEDEP olarak yapacağımız her işbirliğinde açık, ilkeli, demokratik zeminde olacağına dair vurgularımızı hiçbir zaman esirgemedik. Bizlerin ne kendileri gibi ne diğerleri gibi gizli hiçbir protokolümüz yoktur. Her şeyi açıklık ilkesiyle yapmaktayız. Her şey bu kameralar karşısında konuşulacak. Bunu talep eden siz değerli halkımızsınız ve tam da sizin talep ettiğiniz gibi sürdüreceğiz bu süreci.

“YEREL SEÇİMLERDE İZMİR İÇİN NE OLACAK DİYE DÜŞÜNMEYELİM”

Bu ülkede yerel yönetimlerden başlayarak merkeze kadar, bu ülkeyi demokratikleştirecek, bu ülkeyi dönüştürecek, bu ülkenin kronik sorunlarını çözecek Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi var. Partimize sımsıkı sahip çıkacağız. Yerel seçimlerde İzmir için acaba ne olacak diye düşünmeyelim. Lütfen her il, ilçe örgütümüz, halkımız, analarımız, gençler, kadınlar seçim yarın olacakmış gibi çalışmalarımıza aktif bir şekilde başlayalım. Gitmedik kapı, çalmadık kapı, sıkmadık el lütfen bırakmayalım. Bizler hiç kimseye pabuç bırakmayacak, kendi irademizi koruyarak yönetimlere her türlü yansımasını kesinlikle sağlayacağız. Güzel günler göreceğimize büyük bir inançla, sevgili Nazım Hikmet’in bu sözlerini söyleyeceğim; ‘Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz. Motorları maviliklere süreceğiz, ışıklı maviliklere süreceğiz’ Ege’nin Akdeniz’in, Karadeniz’in hırçın ama özgür maviliklerini süreceğiz. Özgürlük kazanacak, adalet kazanacak, barış kazanacak, bizler kazanacağız, halklar kazanacak.”

You May Also Like

More From Author

+ There are no comments

Add yours